9 Aralık 2012 Pazar

Gerçek Aşk!!!


Bir kadın anlatıyor:
Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı…
Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin bir zamanlar çok sevdiğim bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.
İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. 
Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak ‘niye?’ diye sordu.’Gerçekten belli bir sebebi yok’ dedim, ‘sadece yoruldum.’Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu:işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!
Sonunda sordu: ‘seni caydırmak için ne yapabilirim?’
Demek ki söyledikleri doğruydu: İnsanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. ‘İşte mesele tam da bu’ dedim. ‘Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.’ ‘Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl’olacak. Bunu benim için yapar mısın?’ Yüzümü dikkatle inceledi ve ‘Sana bunun cevabını yarın vereceğim’ dedi.Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.
‘Sevgilim’ diye başlıyordu,
‘O çiçeği senin için koparmazdım’
Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.
‘Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.’
‘Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.’
‘Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’
Hastalığının her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.’
‘Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.’
‘Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin – gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.’
‘Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.’
Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.’Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.’Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi. Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.
Bu gerçek aşktı.
İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.
Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil… Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz… Ama hep oralarda bir yerdedir.
Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.
Hayat tam da böyle bir şeydir...

Sevgilim Pc'de Ne Yapıyor?






Hani facebook’a girince böyle sağ tarafta bi takım reklamlar çıkıyor, her telden çalıyor hani? İşte o reklamlar arasında bir tanesi var ki, her gördüğümde sanki ilk defa görmüş gibi bi fasıl akıl tutulmasına uğruyorum. Ben mi yanlış gördüm acaba diye cıkcıklayıp gözlerime suçu atıyorum. Lakin, gözler temiz, gözler şaşkın.
Mevzu şudur: Birileri çıkmış diyor ki mealen “Çocucuğunuzun ya da sevgilinizin, eşinizin falan bilgisayarda ne yaptığını öğrenin!”
Şimdi bunun anneye anlatır gibi açıklaması da şu oluyormuş: “… bilgisayarda klavyede basılan tuşları kayıt eden bir yazılımdır. Casus yazılım vazifesi görüp bilgisayarda ne olup bittiğini anlamanıza yarayan, çocuklarınız, eşiniz, arkadaşınız bilgisayar başında ne yapıyor öğrenebileceğiniz, şifreden tutun, msn görüşmelerine, mail yazışmalarına, ziyaret edilen sitelere, arama motorlarında ne aradığına kadar her türlü bilgiyi size sunar. Hem de bu vazifeyi hiç bir antiviruse yakalanmadan, sistemi tehlikeye sokmadan, sessizce ve gizlice yapar.”

Hayır bu yazılım mı ne b.ksa bir de geriye doğru tarıyormuş hafızayı. Anlatmışlar bi şeyler. Bi kere çalışmaya başlayınca yeddi ceddinin esamesini okuyormuş bilgisayarın.
O değil de, hani bir özel hayatın koruması kanunu falan vardı, nooldu ona? Yok mu böyle bi şey? Hadi ana babalar sanki en doğal hakları, dünyaya getirdikleri insan yavrusuna tahakküm etmekmiş gibi davranabilirler. Çocuklarına güven namına bi şey vermeyip, ve onlara da zerre güvenmeyip, mümkünse birer ebleh olarak yetiştirip, sonra da “şekerim ben izliyorum çocumu, öyle de sorumluluk sahibi bi anneyim/babayım” diyor olabilirler. Hadi o sabilerin vasisi onlar, eti de onların, kemiği de.
Ama be kardeşim elin adamının/kadınının bilgisayar başında ne yaptığından kime ne? Ne hakkımız var taa şifrelerine varana kadar özelini ıncık cıncık etmeye?
Ayrıca, bu reklamı görüp ağzı sulanan yurdum kifayetsiz muhterislerine de iki çift lafım var: Mal mısınız lan? Hayır bunu soruyorum, çünkü ancak öyleyse bi özrünüz var demektir. Çünkü takibe aldığınız adam/kadın mal falan değil, o bakımdan. Özel hayatına o kopasıca burnunuzu, paspastan hallice egonuzu sokamazsınız olm, akıllı olun azcık.
Bir de şunu diyecektim, yani bu reklam deli dana gibi Facebook’ta dönüp durduğuna göre, yapılan iş (bence) her türden izana, edebe aykırı bi iş olsa da, yasalara uygun olmalı. Daha doğrusu, belli ki ortada aykırı olunacak bir yasa falan yok. Olsaydı, birileri çıkıp şunca zamandır bunlara “hop hemşerim sen kimin bilgisayarını izlemeye alıyorsun, bunu nasıl vaadediyorsun?” diye sorardı değil mi?

26 Kasım 2012 Pazartesi

21 Kasım 2012 Çarşamba

Hayal Kırıklığı Üzerine



Bugün yaşadığım bir(kaç) hayal kırıklığı üzerine bu yazıyı eklemek istedim... Hepimizin hayatımızda yaşadığımız  hayal kırıklıkları vardır... Bazen o korkunç gerçeklerle yüzleştiğimizde adeta  yıkılırız ve ne yapacağımızı bilemeyiz... En çok da insanlarla olan  ilişkilerimizde yaşadığımız bu hayal kırıklıkları acıtır canımızı… 
Bunlara birkaç örnek verilmiş bu yazıda...

* Bir şarkıyı söylerken birden artık o şarkıyı kimsenin hatırlamadığını anlamak gibi...

* Bir adım atabilsen herşey değişeceğini çözdüğün anda artık yürüyemediğini anlamak gibi...

* Aniden herkesin içinde birine aşık olduğunu belli eden bir laf ettiğinde herkesle birlikte onun da gülmesi gibi...

* Ulaşmaya çalıştığın şeyin aslında o şey olmadığını, yıllarını boşa verdiğini anlamak gibi...

* Hayatının aşkının gözünün ucunda bir damla olarak durması gibi..

* Yıllardır baktığın aynanın camının kırık olduğunu anlamak gibi...

* Onurlu bir hayat yaşayım derken, bütün eğlenceyi kaçırdığını görmek gibi...

* Yıllar aynı devam ediyor derken, elini attığında yüzünde kırışıklıkların varlığını hissedip yaşlandığını anlamak gibi...

* Yediğin kuru ekmek içinde en sevdiğin şeyin olduğunu hayal ederken birinin ekmeğinin içinin boş olduğunu söylemesi gibi…

* Kimseye kendini anlatamadığın için acı çekerken, "Kendimi anlatmak zorunda olduğum bu insanların yanında işim ne?" demek gibi...

* İçin kan ağlarken gülmeye çalıştığın için aslında hiç üzülmediğini düşünmeleri gibi...

* Tatlı uykunda tatlı yerlerde gezinirken karanlık bir odada yapayalnız uyanmak gibi...

* Çok şey hissettiğin birinin ardından koşup yetişmeye çalışırken tam yetiştim dediğin anda onun başkasına sarıldığını görmek gibi...

* Başını çevirdiğinde hiç kimsenin seni dinlemediğini anlamak gibi...

* Hayatını verdiğin kişinin senin yüzüne gülerken aslında seni o anda aldattığını dakika dakika saniye saniye öğrenip yıkılmak gibi...

* Bazı sabahlar uyandığında hala bazı şeyleri unutmamış ve aşamamış olduğunu anlamak gibi...

* Unuttuğunu sandığın birşeyin sana onu hatırlatması gibi...

* Çok sevdiğin hayranı olduğun bir şarkıcının konserine bilet alıp gittiğinde aslında konserin önceki gün olduğunu öğrenmek gibi...

* Yıllarca beklediğin kişinin hiç gelmeyeceğinden emin olduğun an gibi...

* Eskiden çok üzgün ve kırgın gittiğin evine yıllar sonra ayakta ve dimdik gittiğinde artık bunu göstereceğin annen ve babanın olmadığını anladığın an gibi...

...

Hayatta herşey her zaman istediğimiz gibi gitmeyebiliyor... Sonunda üzülmemek için belki de olacakları önceden kabullenmek gerek... Bunu yapabilseydik belki sonunda o kadar da üzülmezdik...

Hayal kırıklarımızın bir anlık olması dileğiyle...


19 Kasım 2012 Pazartesi

IAMX - This Will Make You Love Again


When the joys of living just leave you cold
Frozen from the failing mess you've made your own
And if you want an ending to your screenplay life
Well here's the consolation that will change your heart and mind

All the glitz Messiah's just pass the time
A cure for no real sickness, cross your hopes and die
Your supermarket Jesus comes with smiles and lies
Where justice he delays is always justice he denies

This will make you love again
This will make you love again
This will make you love again
This will make you love again

And now you save
Love again
To feel the rays
Love again
The sweet delays
Love again
And shoot the breeze

Early Thursday mornings, wipe away the flies
The crossfire fight for action in between your thighs
Every touch is sacred, when they leave the room
If I have to switch the lights off, I wanna switch them off with you

This will make you love again
This will make you love again
This will make you love again
This will make you love again

And now you save
Love again
To feel the rays
Love again
The sweet delays
Love again
And shoot the breeze
Love again

ATV Safari keyfi ve Çok Güzel bir Haftasonu İstiyorsanız...

Ömerli'deki Seçkin Action Park'ta bu haftasonu çok güzel bir etkinlik yaptık. Atv ile safari, tertemiz hava, ızgaramız, okey ve tavlamız ile mis gibi bir gün geçirdik...










Published with Blogger-droid v2.0.9

18 Kasım 2012 Pazar

Pastanın Kaderi!!!


Hala tatlı, hala leziz... 
Ama yenmiş, bir parçası kopmuş, gitmiş. Direnmeye çalışıyor ama... 
Onu yiyecek olan/olanların midesinin doluluğuna kalmış kaderi. 
Dayan pastanın kalan parçası, çıkmadık candan umut kesilmez!
Bu dünyada kalman bir çöplükte çürümeye yüz tutman bile olsa dayan... 
Birinin midesinde olmaktan daha iyidir bu... 
Dayan...