Mis gibi çiçek kokularının arasında olmanın mutluluğu, ondan uzak olmanın hüznü ile garip bir an yaşıyorum. Bir kaç şehir kadar uzak olsam da binlerce ülke kadar uzaktaymışım gibi hissediyorum. Hayat insanı nereden nerelere getiriyor, hayat insanı nerelerden döndürüyor?
Benim için çok önemli (önümüzdeki) bir kaç günün arefesinde bir an umut, bir an mutluluk, bir an kaygı, bir an hüzün çöküyor üzerime.
Hayat bizi nerelere götürecek bilmiyorum ama ben "Umut"u seçiyorum.
Her şeye rağmen orada beni bekliyor.
Daha ne kadar çok kaybedebilirim ki???
PS: İnsanlara iyi mi davrandık, kötü mü davrandık, yoksa, en tehlikelisi, cok iyi mi davrandık, bilemedim!!!
HER ŞEY ÜZERİNE!!!
21 Mayıs 2016 Cumartesi
TUHAF!!!
14 Nisan 2015 Salı
KENAN, VESELY VE MUHTEŞEM FENERBAHÇE
Fenerbahçe Ülker, bu sezonki performansıyla sonuna kadar hak ederek kaldı çeyrek finale. Ancak bu seviyede basketbol oynamak, birçok oyuncunun kariyerinde yeni bir sayfa anlamına geliyordu. Bir tarafta “Road To Madrid” pankartı, bir tarafta dolu tribünler, medya ilgisi derken, gerginlik had safhaya çıktı.
Maçın ilk anları bu gerginlikle geçti Fenerbahçe Ülker için. Andrew Goudelock her zaman soktuğu şutları atamadı, çembere giderken tedirgindi ve Fenerbahçe hücumda hareketli Maccabi savunmasını aşmak için bireysel çözümlere gitmeyi tercih etti. Top özellikle Goudelock’ın elinde çok kalınca, hücum tıkandı. Bu noktada Zeljko Obradoviç erken bir mola alarak takımın kendine gelmesini sağladı. Çıkış yolu, buraları oynamayı en iyi bilen isimle, Nikos Zisis’le oldu.
Diğer pota altında maçın başında Maccabi’nin ilk hedefi Sofoklis Schortsianitis’i kullanmaktı. Oğuz Savaş sırtı dönük Sofo’yu faulle durdurdu, ardından ikili oyunda çemberi iyi savundu. Üçüncü seferde Sofo’ya top indirirken, forvetteki bir başka oyunu kullandı Maccabi. Kendi içinde ayarlamayı yaparak istediğini aldı.
Obradoviç’in sıradaki hamlesi Jan Vesely oldu. Vesely uzun kollarıyla Sofo’yu önden savunarak top almasını engelledi, sabırsızlanan Sofo’nun iki erken faul alması, Maccabi’nin o seçeneği uzun süre kullanmasına engel oldu. Vesely’nin oyuna girmesiyle birlikte Nemanja Bjelica dümeni ele aldı. Bilhassa 4-5 ikili oyunlarından iyi sonuç alan Fenerbahçe, sürekli hücum ribaundlarına girerek maç önü stratejisini çok iyi uygulamaya başladı. İlk yarıda iki ciddi sorun vardı: Fenerbahçe Ülker hücumda topu paylaşamıyor, savunmada da Jeremy Pargo’yu bire birde durduramıyordu.
Bir şekilde çıkış bulması gerekiyordu takımın, o çıkış karakter ve yürekle oldu.
Gece, Melek ve Bizim Çocuklar’da Gökhan Kırdar, “Bıçaklar çekilir yüreklerimiz hep tetikte, bu sokaklar korkulara dar.” demişti. Ne benzer bir andı bu. Playoff maçının en sert zamanında, Goudelock’ın gerginlikten maça giremediği anlarda, takımın ihtiyacını 19 yaşında bir çocuk karşıladı. Kenan Sipahi, oyuna girdiğinde öyle bir yürek koydu ki, ilk yarının 19 sayılı yıldızı Pargo’yu sildi sahadan. Evet, Fenerbahçe Ülker’i oyunda tutan Bjelica-Vesely ikilisiydi ancak maçın kırılma anı ikisinin de kenarda oturduğu zaman, diğerlerinin verdiği katkıydı. Kenan hücumda atması gerektiği anda da korkmadı, bir üçlük, bir turnikeyle karakter koydu ve Maccabi’nin işleyen tek yönünü de durdurdu.
Bu kadar savaşçı, vazgeçmeyen bir kadroya Obradoviç dokunuşu da eklenince işler değişti. Pargo’nun durduğu anlarda Maccabi’nin en büyük alternatifi Brian Randle olabilirdi. Fakat iki faullü olduğu anda Obradoviç, bir hücumda Emir Preldziç tam ikili oyun için Vesely’yi çağırmışken kenardan seslendi ve seti bozdu. Bjelica’nın Randle üzerinden bire bir sırtı dönük oynamasını istedi. Bjelica işini yaptı, Randle üçüncü faulünü alıp oyundan çıktı. Devin Smith’in dört numarada oynadığı birçok yerde Preldziç’i o pozisyona çeken Obradoviç, istediği her şeyi nakış gibi işledi bu maçta.
Gerisi Jan Vesely şovu zaten. Bir playoff maçında altı smaç yaptı Vesely. Enerji verdi, hücum ribaundlarına girdi, korkusuzluğu ve sürekli mücadeleyi yansıtan isim oldu. Fenerbahçe Ülker ilk maçta beklediği sonucu, beklediği şekilde aldı.
Ancak playoff serilerinde unutulmaması gereken tek şey, maçı nasıl kazanırsan kazan sadece 1-0 önde olduğundur. İkinci maç yeniden 0-0 başlayacak ve bu mücadelenin belki de daha fazlası tekrarlanmak zorunda.
15 Ağustos 2014 Cuma
Her tınısı içime işleyen şarkı.. Muhteşem!!!
Call it magic
Buna sihir diyorum
Call it true
Bunu içten diyorum
I call it magic, when I'm with you
Seninle birlikteyken, buna sihir diyorum
And I just got broken
Ve kalbim kırık
Broken into two
İkiye ayrılmış
Still I call it magic, when I'm next to you
Seninle birlikteyken buna sihir diyorum
And I don't, And I don't, And I don't, And I don't
No I don't, it's true
Ve bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum, hayır, bilmiyorum doğru mu
I don't, No, I don't, No, I don't, No, I don't want anybody else but you
İstemiyorum,istemiyorum, istemiyorum senden başka kimseyi
I don't, No I don't, No I don't, No I don't
No I don't, it's true
Bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum,hayır,bilmiyorum doğru mu
I don't, No I don't, No I don't, No I don't
Want anybody else but you
İstemiyorum,istemiyorum, istemiyorum, senden başka kimseyi
Call it magic
Sihir diyorum
Cut me into two
Beni ikiye ayırırken
And with all your magic, I disappear from view
Bütün sihrinle,görüşten kayboluyorum
And I can't get over, can't get over you
Üstenden gelemiyorum,gelemiyorum üstünden
Still, I call it magic
Yine de,buna sihir diyorum
Such a precious truth
Ne aziz bir gerçek
And I don't, And I don't, And I don't, And I don't
No I don't, it's true
Ve bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum hayır bilmiyorum, doğru mu
I don't, No I don't, No I don't, No I don't
Want anybody else but you
İstemiyorum,istemiyorum, istemiyorum senden başka kimseyi
I don't, No I don't, No I don't, No I don't
No I don't, it's true
Ve bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum,bilmiyorum hayır bilmiyorum doğru mu
I don't, No I don't, No I don't, No I don't
Want anybody else but you
İstemiyorum,istemiyorum, istemiyorum senden başka kimseyi
Wanna fall, I fall so far
Düşmek istiyorum,çok uzağa düşmek
I wanna fall, fall so hard
Düşmek istiyorum,çok sert düşmek
I call it magic
Buna sihir diyorum
And I call it true
Ve içten diyorum
Call it magic
Sihir diyorum buna
And if you were to ask me after all that we've been through "Still believe in magic?"
O kadar yaşadığımıza rağmen bana 'Sihire halen inanıyor musun?' diye sorsaydın
'Well yes, I do'Tabiki evet,inanıyorum'
'Oh yes, I do
'Evet,inanıyorum'
'Yes, I do'Evet,inanıyorum'Oh yes, I do'Evet,inanıyorum'Of course I do'Tabiki inanıyorum'
Kaynak: http://www.akormerkezi.com/coldplay-magic-turkce-ceviri_sarki-vhpddp.html
30 Haziran 2014 Pazartesi
Atina Okulu'nun Detayları "The School of Athens" - Raffaello
Atina Okulu günümüzde Vatikan Müzeleri içinde yer alan Papalık Odaları'ndan 'Stanza della Segnatura'nın bir duvarını kaplamaktadır. Bu freskin Raffaello'nun en büyük başyapıtlarından ve İtalyan Rönesansı'nın klasik ruhunu en somut haliyle yansıtan eserlerden biri olduğu kabul edilir. Raffaello bu esere başladığı sırada henüz hiç fresk deneyimi yoktur; fakat dikkat çekici üstün yeteneği dönemin Papası II. Julius'un onu tek başına tüm Papalık Odaları'nı süslemesi konusunda yetkili kılmasını sağlamıştır.
Resim, Rönesans'ın temel aldığı Klasik Yunan medeniyetinin en ünlü filozof ve bilim adamlarını bir araya toplamaktadır. Fakat geri plan olarak Klasik Yunan mimarisinden çok Roma dönemi mimari elemanları içeren bir bina resmedilmiştir. Kolonların her iki yanındaki devasa heykeller (Apollon ve Athena heykelleri) ve süslemeler Klasik Yunan sanatına aittir. Resimde ustaca kullanılan perspektif ögeleri - ardı ardına birbirini takip eden üç kemer, merdivenler, ön planda yerdeki geometrik desen - bir teleskop etkisi yaratarak seyircinin dikkatini tam ortadaki iki temel figüre çekmektedir.
Resimde yer alan 59 figür rastgele yerleştirilmiş değildir. Sol kısımda müzik ve aritmetik ile ilgilenenler, sağ tarafta geometri ve astromonomi ile ilgilenenler, orta kısımda ise bu bilim dalları ile erişilmiş yüksek seviye bilgi üzerine çalışan bilim adamları/filozoflar bulunmaktadır. Eserdeki tüm figürlerin anlamı ve hikayesi vardır, fakat burada sadece önemli figürleri inceleyeceğiz. Bunun için de yukarıdaki numaralandırılmış versiyondan faydalanacağız.
1 & 2) İlk iki figür Klasik Yunan Felsefesinin iki çok önemli karakteri Platon ve Aristoteles'tir. Platon yaşlı görünümlü, çıplak ayaklı bir bilge görüntüsünde resmedilmişken; öğrencisi Aristoteles, Platon'dan bir adım daha önde resmedilmiş ve iyi giyimli, olgun bir adam olarak gösterilmiştir. Platon'un elinde eseri Timaeus'u, Aristoteles'in elinde ise meşhur Ethics eserini görebiliriz. Bu iki karakter basit hareketlerle kendi felsefeleri olan fikircilik "idealism" ve gerçekçilik "realism"e işaret etmektedirler. Platon yukarıyı gösteren eli ile bilginin tüm kaynağı olarak gökleri (Platon'a göre çevremizde gördüklerimiz sonsuz ve değişmez bir gerçekliğin yansımasıdır), Aristoteles ise yere dönük eli ile bilginin tüm kaynağı olarak yeryüzünü (Aristoteles'e göre asıl gerçeklik görüp dokunabildiğimiz gerçekliktir) göstermektedir. Platon figürü Raffaello'nun yaşadığı dönemde çok meşhur olan Leonardo da Vinci'nin yüzünü temel alarak tasarlanmıştır.
3) Zeytin yeşili tunik içinde görülen bilgin Sokrates'tir. Sokrates'in hemen yanında dinleyicilerine felsefesini açıklayan el işaretleri yaparken görürüz.
4) Resmin sağ alt kısmında yer alan figür Pisagor'u temsil etmektedir. Elindeki deftere yazmakta olan Pisagor'un hemen önünde yer alan küçük tabloda ise Pisagor'un müzik ve matematik üzerine teorilerini görebiliriz.
5) Merdivenlerin hemen ucunda masasına dayanmış düşünen adam Heraklit'tir. Bu figürün özellikle Michelangelo'dan esinlenilerek oluşturulduğu düşünülmektedir. Raffaello'nun Papalık Odaları'nı boyadığı dönemde Michelangelo da hemen yakındaki Sistin Şapeli tavanı üzerinde çalışmaktadır. Tavan fresklerinin bir yarısı tamamlandığında seyircilere gösteri amaçlı açılır. Bu fırsattan yararlanarak eseri görmeye giden Raffaello, gördükleri karşısında hayrete kapılır. Michelangelo'nun üstün yeteneğinden çok etkilenen Raffaello, tamamlanmış eserine sonradan bu Heraklit figürünün eklemeye karar verir, ve onu da Michelangelo'nun görüntüsünde resmeder.
6) Merdivenlere gelişigüzel uzanmış elindekini inceleyen kişi Diyojen'dir. Bilindiği üzere Diyojen Atina sokaklarında içinde yaşadığı bir fıçıdan başka bir varlığa sahip değildir; ve kendisi ile karşılaşan Büyük İskender'e güneşini kesip gölge etmemesinden başka bir lütuf istemediğini belirtmiştir.
7) Eserde tam solda yer alan Pisagor'un tam sağdaki dengeleyici figürü Öklid'dir. Öklid çevresindeki öğrencilere yerdeki tablo üzerine eğilmiş şekilde teorisi açıklamaktadır. Öklid figürünün dönemin en ünlü mimari Bramante'nin görüntüsünü yansıttığı düşünülmektedir.
8 & 9) Bu iki figür Zerdüşt "Zoroaster" ve Batlamyus'u "Ptolemy" simgelemektedir. Zerdüşt gökyüzü (astronomi) ile, Batlamyus ise yerbilimleri (coğrafya) ile ilgilenmiştir. Ellerindeki küreler gökyüzü ve yeryüzüne simgelemektedir. Batlamyus'un Raffaello zamanına kadar yapılmış herhangi bir büstü olmadığı için arkadan görünür şekilde resmedilmiştir.
Diğer figürleri ise kısaca özetleyecek olursak:
10) Protogenes (Il Sodoma, Perugino veya Timoteo Viti)
11) Apelles, Antik Yunan ressamı (Raphael'in kendi portresinin görüntüsündedir ve resimde seyirciye doğru bakan tek figürdür)
12) Plotinus (ünlü heykeltıraş Donatello'dan esinlenerek resmedildiği düşünülmektedir)
13) Aeschines veya Xenophon
14) Antisthenes, Xenophon veya Timon
15) Alcibiades veya Büyük İskender
16) Citium'un Zenosu
17) Epicurus
18) Boethius, Anaximander veya Empedocles
19) Averroes
20) Hypathia - İskenderiye'de felsefe, matematik ve astronomi profesörü olan Hypathia, resimdeki tek kadın figürdür. Papa'nın resimde bu figüre karşı çıkacağına inanarak Raffaello bu koyu tenli Mısırlı figürü açık tenli ve yüz hatları Papa'nın yeğenine benzeyecek şekilde çizmiş ve figürlerin arasına yerleştirerek bir miktar kamufle etmiştir.
21) Parmenides
Eserin en çarpıcı noktası Rönesans'ın çıkış noktalarından biri olan Klasik Yunan Felsefe/Bilim/Sanat'ına dair birçok önemli ismi/kavramı bir araya getirmedeki başarıdır. Resimle ilgili geride kalan hiç bir açıklayıcı belge olmamasından dolayı figürlerin büyük kısmı üzerinde yüzyıllarca kesin yargılara varılamamıştır. Fakat, eser konusunda varılacak en kesin yargı, Raffaello'nun hem döneminde hem de sonrasında yüzyıllar boyu sürecek bir etki yaratan tekniği, anlatım tarzı ve özgün yeteneğini en güzel yansıtan yapıtlarından biri oluşudur.
Tarih: 1509-1510
Konum: Stanza della Segnatura - Papalık Odaları "Apostolic Palace", Vatikan
Akım: Klasikçilik "Classicism"
Dönem: Rönesans
http://sanatabasla.blogspot.
26 Haziran 2014 Perşembe
Sosyal medya iletişim direktörlerinin gündeminde
- Kuzey Amerika ve Asya Pasifik bölgelerindeki iletişim direktörleri kurumsal iletişimin medya çevresinde meydana gelen değişimlere başarılı bir şekilde uyum sağladığını düşünüyor.
- Dört araştırma bölgesini temsilen seçilen iletişim direktörleri, önümüzdeki birkaç yıl içinde sosyal medyanın bir iletişim aracı olarak öneminin giderek artmasını bekliyor. Fakat, Kuzey Amerika ve Asya Pasifik bölgelerindeki direktörlerin, şirketlerin web sitelerinin öneminin daha da artacağı yönündeki algıları daha da güçlü. Latin Amerika’da görüşülen direktörleri ayrıca dijital topluluk yönetimi ve video prodüksiyonunun da önemlerinin artacağı kanaatinde.
- Avrupa ve Latin Amerika’daki direktörler pazarlamayı iletişime ek olarak yönetme eğiliminde.
- Kuzey Amerika’daki direktörler, kendi içeriklerini yaratma ve yayılmasını sağlama konusunda daha önde. Asya Pasifik bölgesindeki iletişim direktörleri ise orijinal içerik yayınlayıcısı olma süreci içinde.
20 Şubat 2014 Perşembe
Klişe Ama Vazgeçilmez 5 Bar Şarkısı
Ah o barlardaki taburelerin, tezgahların dili olsa da anlatsalar. Kaç bardak devrildi, kaç gözyaşı kurudu üstlerinde, ne kahkahalar duydular, nelere şahit oldular, neleri dinlediler, kaç suskun gözünü elindeki kadehe dikti, kimler tanıştı, kimler barıştı, kimler ayrıştı çakır keyif hallerde...
Barlarda oturmak güzeldir. Yalnızken de, dostlarınızla da. Bizde içkili sohbetin adresi ‘adetten’ meyhanelerdir ama benim ve eminim ki birçokları için barların tadı başkadır. Çok güzel dostlar edindim, hikayeler dinledim o taburelerin üzerinde. İşimde, hayatımda yeri büyük olan insanlarla tanıştım. Soğuk bir biranın, hafif bir likörün, tatlı bir kokteylin eşliğinde öğrendim isimlerini. Kadıköy’de, Beyoğlu’nda, Beşiktaş’ta. Hatta yeri geldi Londra’da, New York’ta. Bazen dibimde yaşayanların bana uzak hikayesini, bazen de okyanus ötesinde nefes alanların bana yakın hislerini dinledim. Biri beş dakikalığına diğeri hayatımın geri kalanı boyunca beni etkiledi, yanımda oldu.
İşte o güzel sohbetleri, iyi insanları daha da renklendiren bir şey vardı o barlarda; elbette müzik. Sevdiğim müziklerin fonunda dinledim güldüğüm, şaşırdığım, sevindiğim, hüzünlendiğim muhabbetleri. Son 15-20 yılın klişe ama bir o kadar da ağır, olmazsa olmaz beş bar şarkısını anlatmak istedim size. Taburelerin, tezgahların dili yok belki ama şarkıların var ve o dil genelde kadınları ya da erkekleri anlatır. Buyurun başlayalım...
Belle & Sebastian, Get Me Away From Here, I’m Dying
Meali: “Yandım anam, beni kurtarın”
Aşık olduğunuz sevgilinizden yakın zaman önce ayrıldınız. Barda oturmuş en yakın arkadaşınıza aslında her şeyi ne kadar doğru yaptığınızı anlatıyorsunuz. Ya da tam aksine bütün hatanın sizde olduğunu. Bu şarkı, söylenecek sözün kalmadığı tam da o anın melodisidir. Bazen güldürür, bazen ağlatır. Peşinden güzel bir kahve içip eve ayık bir şekilde de dönebilirsiniz, son içkinizi fondipleyip arkadaşınızın sırtında da.
The Smiths, There’s a Light That Never Goes Out Meali: “Ölüm bizi ayırıncaya (ya da ben seni unutuncaya) kadar”
Yanınızda olan ya da hayali kurulan sevgiliye duyduğunuz sonsuz aşkı betimleyen en arabesk ama bir o kadar güzel olan şarkılardan biri. Yalnızsanız da, birisiyle birlikteyseniz de –sözlerindeki hüznün aksine- gülümseten, hatta dans ettiren bir şarkı bu. Olmazsa olmazlardan.
Oasis, Don’t Look Back In Anger
Meali: “Hırsını geçmişten alma Reis”
Nakarat kısmında ellerdeki bardakları havaya kaldırtan şarkı. Bardaki küsleri barıştıracak, tanışmayanları tanıştıracak güce sahip bir klasik. Muhabbetin koyulaşmaya başladığı anlarda çaldığında tek bir ağızdan söylenen Don’t Look Back In Anger, maziyi şöyle bir süzmenize sebep olur. Dünün muhakemesini yapmak, yarına ümitle bakmak için ideal.
Suede, So Young
Meali: “Daha önümüzde çok yol var ya da artık yaşlanıyor muyuz?”
20’lerinizin başında, tek başınıza barda oturuyorsunuz. Elinizdeki bardağa dalıp “Mutlu olacağım ne çok zaman var” diye gülümsüyorsunuz. Ya da 40’larınızın ortasında, eski bir dostla kadeh tokuşturup “Gitti mi o gençlik şimdi?” diye hayıflanıyorsunuz... Eski günleri anımsayıp, kahkahalar atarken. Gençliğin heyecanı mı? İlerlemiş yaşın olgunluğu mu? Dalıp gidiyorsunuz.
James, Laid
Meali: “Beni hasta ediyorsun ama seni sevmekten vazgeçemiyorum”
Bitirilemeyen ilişkilerin şarkısı. Arkadaşlarınızın tasvip etmediği bir kadınla/erkekle yaşanan, sonlanamayan, saplantılı bir aşkı anlatılır Laid. Süründüren ama öldürmeyen cinsten bir aşkı. Tüm şikayete, kızgınlığa rağmen “Gel artık...” dedirten insanlara söylenir. Hangimizin hayatından böyle biri geçmedi ki? Buyurun, barda konuşulacak bir başka hikaye daha. Sohbetiniz bol olsun.